Gerçekler ve Yanılgılar Arasında: Kumar Bağımlılığına Bakış
Kumar bağımlılığı, toplumda hâlâ yanlış anlaşılan ve çoğu zaman küçümsenen bir ruhsal hastalıktır. Birçok kişi kumarı sadece irade eksikliği ya da kötü alışkanlık olarak görür. Oysa bilimsel olarak kanıtlanmıştır ki kumar bağımlılığı, beynin ödül sistemini etkileyen ciddi bir psikiyatrik bozukluktur. Yanlış inanışlar hem tedavi sürecini geciktirir hem de bağımlılıkla mücadele eden kişilerin yardım arama isteğini zayıflatır. Aşağıda, kumar bağımlılığıyla ilgili toplumda en sık karşılaşılan yanlış inanışlar ve bu inanışların ardındaki bilimsel gerçekler yer almaktadır.
“Kumar oynayan herkes bağımlı değildir.”
Bu cümle doğrudur, ancak eksiktir. Her kumar oynayan kişi bağımlı hale gelmez, fakat düzenli olarak oynamaya başlayan biri için risk oldukça yüksektir. Kumar davranışı, tıpkı alkol veya madde kullanımı gibi ödül arayışı ve dürtü kontrol bozukluğu temelinde gelişir. Kişi kazandıkça beyin dopamin salgılar, bu da hazzı pekiştirir. Zamanla aynı hissi yaşamak için daha fazla oynamak gerekir. Bu noktada eğlence artık bağımlılığa dönüşür. Yani bağımlılık, oyun sıklığından çok, kontrol kaybı ile ilgilidir.
“Kumar sadece parayla ilgilidir.”
Toplumda en yaygın yanlış inanışlardan biri budur. Oysa kumar bağımlılığı yalnızca parayı değil, duygusal düzenleme ve kaçış davranışlarını da kapsar. Birçok kişi kaygı, stres, yalnızlık veya değersizlik duygusuyla başa çıkmak için kumar oynar. Para sadece bir araçtır; asıl amaç, içsel gerginliği bastırmaktır. Kişi kazandığında rahatlar, kaybettiğinde ise kaygı artar ve bu duyguyu telafi etmek için yeniden oynar. Bu da bağımlılığı sürdüren psikolojik döngüyü oluşturur.
“İstese bırakabilir.”
Bu ifade, bağımlılığın doğasını anlamayanların sıklıkla dile getirdiği bir yargıdır. Oysa kumar bağımlılığı, beyinde irade merkezini zayıflatan nörobiyolojik değişimlere yol açar. Kişi bırakmak ister ama bırakma kararıyla eylem arasında büyük bir boşluk oluşur. Bu durum, alkol veya madde bağımlılığındaki mekanizmayla aynıdır. İrade tek başına yeterli değildir; profesyonel destek, davranışsal terapi ve bazen ilaç tedavisi gerekir.
Neden irade yetmez?
- Beynin ödül sistemi bağımlılık tarafından ele geçirilmiştir.
- “Sadece bir kez daha” düşüncesi dürtüseldir.
- Yoksunluk belirtileri (anksiyete, uykusuzluk, huzursuzluk) ortaya çıkar.
- Sosyal baskı ve stres tekrar oynamayı tetikler.
Bu nedenle kumarı bırakmak, yalnızca istemekle değil, bilimsel destekle mümkündür.
“Kumar bir ahlak sorunudur.”
Yanlış. Kumar bağımlılığı bir ahlak veya karakter zayıflığı değil, tedavi edilmesi gereken psikolojik bir hastalıktır. Bu yanlış algı, kişilerin utanç ve suçluluk duygularını artırır. Sonuç olarak birey yaşadığı sorunu gizler, tedaviye başvurmaz ve bağımlılık daha da derinleşir. Toplumda bu yanlış etiketlemeler yüzünden birçok kişi “ben kötü bir insanım” düşüncesiyle yalnızlaşır. Oysa kumar bağımlılığı, tıpkı depresyon veya anksiyete gibi tıbbi bir durumdur ve profesyonel müdahale gerektirir.
“Kumar oynayan kişi sadece eğleniyordur.”
Birçok kişi kumarı eğlenceli bir sosyal etkinlik olarak görür, özellikle online oyunlar ve bahis platformları bu algıyı kasıtlı olarak güçlendirir. Ancak bağımlı bireyler için kumar artık eğlenceden çok kontrolsüz bir kaçış mekanizmasıdır. Kişi, oyunu bırakmak istese de duramaz; oynarken stresini unutur ama oyun bittiğinde suçluluk, pişmanlık ve kaygı geri döner. Eğlence kısa sürer, pişmanlık uzun sürer.
“Biraz kazansa toparlar.”
Bağımlı bireylerin ve yakınlarının en sık kurduğu cümlelerden biri budur. “Bu kez kazansa her şey düzelir” düşüncesi, kumarın en büyük yanılsamasıdır. Çünkü bağımlı kişi için kazanç, sorunu çözmez; aksine davranışı pekiştirir. Kazandıkça yeniden oynama isteği artar, kaybettiğinde ise “kayıpları telafi etme” dürtüsü devreye girer. Bu iki durum da aynı yere çıkar: daha çok oynamak, daha çok kaybetmek.
“Kumar sadece yetişkinlerin sorunudur.”
Yanlış. Günümüzde özellikle gençler ve ergenler, online oyunlar, e-spor bahisleri ve sanal kumar platformları sayesinde risk grubunun en üstünde yer alıyor. Dijital ortamda “ücretsiz oyun” veya “deneme bonusu” adı altında sunulan uygulamalar, gençlerde kumar davranışını normalleştiriyor. Beyin gelişimi tamamlanmamış bireylerde dürtü kontrolü daha zayıf olduğundan bağımlılık çok daha hızlı gelişiyor. Bu nedenle kumar artık sadece yetişkinlerin değil, dijital çağın tüm gençlerinin ortak riski haline geldi.
“Tedavi işe yaramaz, herkes tekrar başlar.”
Bu da oldukça yaygın bir yanılgıdır. Evet, bazı bireylerde relaps (yeniden başlama) görülebilir, ancak bu durum tedavinin başarısız olduğu anlamına gelmez. Bağımlılık tedavisi, tekrar eden öğrenme süreçlerinden oluşur. Uzm. Dr. Turan Çetin gibi uzmanlar, tedaviyi yalnızca bırakma odaklı değil, farkındalık, duygusal dayanıklılık ve sosyal destek temelli olarak yürütür. Kişi, tekrar düşse bile artık nedenini fark eder ve çok daha hızlı toparlanır.
Tedaviyle kazanılan kalıcı beceriler:
- Dürtü farkındalığı ve yönetimi
- Riskli ortamlardan uzak durma stratejileri
- Stresle baş etme yöntemleri
- Sağlıklı dopamin kaynaklarıyla yaşam doyumu
Tedavi işe yarar çünkü bağımlılığın kök nedenlerine dokunur; yüzeydeki davranışı değil, alttaki mekanizmayı değiştirir.
“Kumar bırakılınca her şey düzelir.”
Kumarın bırakılması elbette iyileşmenin ilk adımıdır, ancak tek başına yeterli değildir. Uzun süreli bağımlılıklar, beynin kimyasal dengesini, düşünce kalıplarını ve duygusal alışkanlıkları değiştirir. Bu nedenle iyileşme, yalnızca “oynamamak” değil, yeniden yaşam kurmak anlamına gelir. Kişi, uyku düzenini, sosyal ilişkilerini ve özsaygısını yeniden yapılandırmalıdır. Bu süreçte terapi, destek grupları ve profesyonel rehberlik kalıcı iyileşme sağlar.
Uzm. Dr. Turan Çetin ile Bilimsel ve Gerçekçi Yaklaşım
Uzm. Dr. Turan Çetin, kumar bağımlılığı konusunda toplumdaki yanlış inanışları düzeltmeyi, tedavinin en önemli adımı olarak görür. Çünkü kişi, yaşadığı durumun “zayıflık” değil “hastalık” olduğunu fark ettiğinde iyileşmeye hazır hale gelir. Tedavi sürecinde bireyin utanç, suçluluk ve inkâr duygularını aşması hedeflenir. Böylece kişi, hem kendine karşı dürüst olabilir hem de yardım almayı bir güç göstergesi olarak görür.
Dr. Çetin’in yaklaşımının temel ilkeleri:
- Bilimsel temelli psikoterapi yöntemleri
- Bireysel farkındalığı artıran terapi planları
- Aile ve sosyal çevre desteğini güçlendirme
- Yeniden yaşam becerileri kazandırma
Bu bütüncül yaklaşım, yanlış inanışların yerine farkındalık ve bilgi koyar.
Sonuç: Gerçekleri Bilmek, İyileşmenin İlk Adımıdır
Kumar bağımlılığı hakkında yanlış bilinen her şey, kişiyi iyileşmeden biraz daha uzaklaştırır. Gerçek şu ki kumar bir tercih değil, tedavi edilebilir bir beyin hastalığıdır. Doğru bilgiyle hareket etmek, hem bireyin hem de ailesinin bu döngüden çıkmasını sağlar.
Uzm. Dr. Turan Çetin, toplumda farkındalığı artırarak kumar bağımlılığının yalnızca “bırakılacak bir alışkanlık” değil, anlaşılacak bir psikolojik süreç olduğunu vurgular. Gerçek değişim, yanlışları düzeltmekle başlar — çünkü bilgi, bağımlılığa karşı en güçlü tedavi aracıdır.
Uzman görüşü isteyin
Bağımlılık önleme, regülasyon uyumu veya saha projeleri hakkında bire bir danışmanlık planlayın.